
Sevgili Okuyucularım;
Dikkatinizi çekmeye çalıştığım mevzuya girmeden;
Allah’ın Peygamberi Süleyman (A.S.) zamanında varlığı mevcut olan, Kuran da yaratılanlar için ceza-î hastalıkları uygulamakla görevli, Cenab-ı Hak tarafından yaratılan “RÎH-Ü AHMER DÂÜ EKBER’in Son Peygamber Hazreti Muhammet’e(A.S.) Torunu Hz. Hüseyin’in hastalığı esnasında Cebrail (A.S.) tarafından belirtilen ve tarafına iletilen “Ya Resûlullah Allahın Peygamberi, Kuvvetli kudretli bir hükümdar ve Nebi olan Süleyman (A.S.)’ya musallat gönderilen bir varlık helak edilmeden varlığını sürdürerek mahşerin önünde insanlara rüzgar ve yel’le cenabı ecelli ve alâ kullarına dermanı olmayan ANASIRI ERBEA’i (Ateş, Hava, Su ve Toprak) ile hastalık yayacaktır.” Dediği rivayet edilmektedir.
Rivayet ediliyor Süleyman (A.S.)’ın veziri Asıf Bin Burhıya’dan Rîh-ü Ahmer Dâ-ü Ekber;
Süleyman (A.S.) Tahtu hükümetinde günlerden birinde otururken ekabiri devleti, Cin ve İnsan envaı eryah vahşi hayvanlar ve kuşlar hazır idiler. Süleyman (A.S.)’ın hatırına bir şey geldi. Allah Sübhânehû ve Teâlâ bana cin ve insan vahşi hayvanları kuşları musahhar etmiştir. Acaba emrime vermediği hiçbir mahluk kalmış mıdır?
Veziri Asıf; “Ey Peygamberi Zişân Cenabı Hakk’ın sana verdiği şeylerin cümlesi Mahlûkatı ilâhiyyeye nisbeden hardal tanesi kadar hükmü yoktur.” Dedi.
O anda dalgalanarak; Ateşten ibaret olan azalarını bir birine vurarak – çarparak korkunç simalı bir mahlûk görünüyor. Süleyman (A.S.)’ın veziri korkma üç defa Allahü ekber söyle ve mahlûka sor, sana cevap verecektir dedi.
Süleyman (A.S.) “Kâinatın yaratcısının adı ile sana and veririm kimsin? Ve adın nedir? Afatın ve vazifen nedir?” Diye sordu
O korkunç mahlûk ; “Ey Allahın Peygamberi ben (Rıhî Ahmer ve Dâü Ekber’im) Vazifem Cenabı Ecelli ve Alâ Dünyada kullarına bir hastalıkla azap edeceği vakit beni musallat eder.” Dedi.
Süleyman (A.S.) ; “Ey Rîh-ü Ahmer sana tekrar Allahın adı ile and veririm, mahiyetinde neler vardır?”
Mahluk “Ya Nebiyallah; Yanımda gâsif, asif, sarsar, akim, sam rüzgârları vardır. Bunların esintileri eyyâmı nahıs yani uğursuz günlerde olur.
Akıllı olanlar bu günlerde hasbî hallerden, kucaklaşmalardan, oyunlardan, muharebe ve benzeri şeylerden kaçınmalıdır. Ya
Nebiyallah; Yanımda Cenab-ı Hakk’ın ahır zamanda memleketleri, köyleri ve dağları helâk ettireceği rüzgârlar kaldı. Bunların bir kısmı cenuptan eser. İnsana kıl kadar dokundumu yarı veya bütün vücudunu hareketten muattal eder. Artık hiç hareket edemez.
Süleyman (A.S.) bu korkuç sözleri işitince, etrafına toplanan tüm mahlûklara Rîh-ü Ahmer’in yakılmasını emreder.
Rîh-ü Ammer; “Ey Allahın Peygamberi, beni öldürmeye ve yakmaya hiç kimse kadir olamaz. Cenab-ı hak beni bunun için yarattı ve ömrümü uzattı.” Diyerek ortadan kayboldu.
Rivayet bundan ibaret.
Abu Ali İbni Sînâ duasında; “Bütün kâinatın sığınağı senin mağfiretindir. Seni övenler senin sıfatının vasfından âciz kaldılar. Sana asi oldular, hurafe-î fitne ibadet ettiler Biz beşeriz sen bizim tövbemizi kabul et. Seni hakkı ile tanıyamadık.” Diyor.
Ne dersiniz? Hz. Mehtiden önce;
“ RîH-Ü AHMER DÂ-Ü EKBER” gerimi geldi?
Tekrar yazıyorum! Yukarıda anlattıklarım hisse-i inanç kaynağı olup çözüm kaynağının Allahın insanlar bahşettiği akıl ve BİLİM” olduğunu unutmamamız gerekir.
Korona Virüsünün (COVID -19) bulaşması solunum yollarından, yakın temas, ağız ve burun kanalıyla olmaktadır.
Aşısı olmayan bu salgın hastalığın tedavisi ve önlemi Bilim yolu ile alınmalıdır.
Tedbir sizden, tedavi Bilimden şifa Allahtan.
Sağlıklı yaşayın, sağlıcakla evde kalın.
Rəy yazın